Installation, Public Art, xurban_collective
Radikal Art: Face to Face, curated by Ovu Durmusoglu, 2007
A sarcastic project on the accession talks between Turkey and the European Union.
Avrupa Birliği’ne katılma umudunun İstanbul-Taksim’deki coşkun kalabalıklar ve davul-zurna eşliğinde kutlandığı ve müzakerelerin başladığı (yaklaşık) iki yıl öncesine göre Türkiye, resmi ve gayrı-resmi kurumları ve geniş halk kitleleri ile havluyu atmanın eşiğinde, nereye varacağı belirsiz bambaşka bir yolda ilerliyor. Yine iki yıl önce gerçekleştirdiğimiz bir proje kapsamında müzakerelerin başlamasını bir ‘söz kesme’, müzakereleri bir ‘flört ve uzatmalı nişanlılık’ süreci, olası nihai hedefi ise bir ‘evlilik’ olarak varsaymış, ancak zifaf gecesi ve sonrasında beraber yatağa girmenin ve birleşerek vücut sıvılarını aktarmanın zor olacağını belirtmiştik. Zira Avrupa’nın sağ’ı (ve milli sol’u) yüzde doksandokuzu Müslüman 70 milyonluk bir kitlenin birden (memleketinden) boşalıp Avrupa kentlerinde vizesiz, izinsiz, sorgusuz ve sualsiz dolaşması ve çalışması fikrine sıcak bakmıyordu. Aradan geçen süre içinde bu hassasiyet görünürde daha da pekişti.
Öte yandan bu mütehassis dönemde Türkiye’deki kurum, kuruluş ve çeşitli odaklar kendi hassayiyetlerini ortaya döküp, bahsi geçen birleşmenin kendi ‘mukaddes’lerine ters düşeceği noktaları birer birer hatırlattılar, gerek sözlerle, gerek ceza yasalarıyla, gerekse de ateşli silahlarla. Bugün Türkiye’nin güdük demokrasisi içerisinde ve silahlı kuvvetler, milliyetçi-solcular-sağcılar, ırkçılar, islamcılar, neo-liberal fırsatçılar ve diğer küçüklü büyüklü oluşumlar arasında gündelik siyaseti idareten götürmenin yolu, AB fikriyatı konusunda kıvırtmaktan geçmekte, sosyal demokratların altı ok ile imam-hatipli avına çıktığı zamanlarda AB’nin temsil edebileceği daha demokratik bir gelecek kurgusuna karşı hassas unsurlar kaşınmaktadır. Kimin hangi safları tuttuğu, hangi ittifakların kurulup hangilerinin bozulduğu, siyasi çıkarların hangi zamanlarda demokratik taleplerden üstün olduğu ve dolayısıyla siyasetin minimal etiği, o bize özgü yemek tarifi gibi çok pişmiş, bulaşmış ve yavan bir nane olarak önümüze sürülmüş vaziyette duruyor.
Bir medeniyetler catismasi lakirdisi ile T.C. nin modern temellerini gormezden gelen memleketin ve AB’nin gericileri meseleleri bilhassa bulandirip “Turkiye’nin bir Islam ulkesi oldugu” fikrini politik soylemin icine enjekte etmekteler.
Bir yıl içinde İstanbul’un reklam panolarından bize sırıtacak olan ‘açık’, ‘şeffaf’, ‘net’ ve bolca kırmızılı/ayyıldızlı seçim afişlerinden önce davranıp bir durum tespiti yapmayı uygun gördük…